BİR BUKET ÇİÇEĞİN SONU

istanbulda-sessiz-cumartesi_8455_dhaphoto1.jpg

En güzel yaz aylarından yıldızların parıl parıl parladığı güzel bir gün. Bunaltıcı sıcaklarla boğuşuyor İstanbul. Ama bir o kadarda güzel canını yediğim. Şu yorgunluğum olmasa altını üstüne getirirdim bu akşamda, neyse…  Geç olmadan gidiyim bari eve. Tabi Taksim her zamanki gibi aynı kalabalığıyla bana izin verirse.

Yorucu bir gün sonu gittim Taksim’e. Biraz olsun kafa dağıtmaktı sadece amacım. Metrodan çıkar çıkmaz daldım kalabalığın içine. İstiklal’in içine girdikçe tıngırtılar haz veriyor insana. Galatasaray Lisesi’ne yakın yerde  bir grup, karadeniz müziğiyle ortamı kurmuş  kemençeyle insanları çoktan havaya sokmuştu. Biraz olsun dinlemek istadim. Sanırım on dakika kadar hem izledim hem dinledim. Neyse yürüyüşe devam ettim. Galata’ya kadar gidebildim. Yorgundum, vücut artık izin vermiyordu. Döndüm. Aheste adımlarla giderken…

Bir buket çiçek. Kalabalığın arasından süzülen biri dikkatimi çekti ansızın. Yirmili yaşlarda genç bir kız. Hallerinden anladığım sanki bir yere geç kalmış, yetişmeye çalışıyor gibiydi. Bedenini zorluyor, bütün gücüyle adımlarını uzun atmaya çalışıyordu. Ve ansızın bir şey oldu. Kız elindeki çiçeği, gitar çalan bir grubun hemen önüne bıraktı ve ardına bakmadan yoluna devam etti. Telaşlıydı. Etrafına bile bakmadan döndü gitti.

Şaşırdım bir an kendime gelemedim. ‘Bir buket çiçek’ aklımda dönüp dolaşan cümle. Kendime gelmem biraz uzun sürdü diyebilirim. Bir buket çiçeğin oraya bırakılışıyla ilgili birden çok senaryo yazdım ansızın.  Ailesinden sakladığı şeyler olabilirdi. Ya da sevmediği birinden çiçek almışta olabilirdi. Ya da diyebileceğim daha çok şeyler…

Eve döner dönmez yazmak istedim bir buket çiçeğin ezilmiş gururunu, kıymet bilmezlerin elinde dolaştığını, toprağından koparılıp kapitalizme alet edildiğini. Ya da o saatte o çiçekle eve dönüp izah edebileceği bir nedeni kalamamasını.

Senaryolar aynı değil mi sanki? Sır dolu dünyamın rastlantılarından birisiydi sadece…

PAPATYA MİSALİ…

images

Solmuş papatya misali…

Kurumuş, beyazlığını yitirmek üzere bir papatya düşün. Hani toprağa bağlıyken etrafına neşe saçan, rengiyle etrafına ışık olan papatya. Beyazı berrak, sarısı aşık edercesine mutluluk saçan papatya…

Sonbahar… Şimdi toprağına küskün papatyam. Beyazlığını yitirmek üzere. Gülüşünü saklar olmuş, sevinci tükenmiş. Toprağı onu bırakmamak, can katmak için elinden geleni yapsa da nafile. Oysa ilkbaharda ne kadar da mutluydu.

Değişen sadece mevsim mi ?

SON SÖZLER…

intihar-etmek1

İşte uçurumdayım!

Son nefes, son haykırış. Hayata son bir bakış. Gecem ya bana güneş gibi doğacak, ya da karanlıkta boğacak deli gibi. Kamçılayan tetikleyici bir haz var intihar eşiğinde. Namlu dayanmış gibi boğazıma. Bir tek hareket kaldı artık son saniyeye…

Yaşama sevinci de neymiş yalnızlığın dibindeyken. Göz yaşının bittiği son nokta. Hayallerin birden yok oluşuydu bu noktaya gelme nedeni.

Belki de elveda hayat. Belki de elveda demeli herşeye. Güzel günlere. Elveda güzel günler. Yaşanmamış say. Sağlıcakla kal…

YüK…

GörselAnladım ki ;

İnsan, insanın yükünü taşıdıkça varoluyormuş.

Yükün yoksa sende yoksun…

Yükün yoksa sevilmekte yok…

Yükün yoksa değerinde yok…

Yükün yoksa hiçsin… ( miş )